Ekin Yaldız - Akıl Sorusu

   Akıl (veya bilinç) insan türü için bir yara mıdır yoksa bir nimet mi?

Akıl, ilk düşündüğümüzde çoğumuz için bir nimet gibi gözükür ki bu oldukça hak verilebilir bir durumdur. İlk insanlardan bu zamana kadar aklımız sayesinde geliştik, farkındalık oluşturduk ve bugünkü hâlimize büründük.

Teknik gelişmelerden tutup günümüzdeki yapay zekaya kadar akıl, hayatımızı birçok açıdan kolaylaştırdı. Aklın yararını, sadece teknik gelişmelerle sınırlandıramayız tabii ki. İlk insanlık kadar eskiye gitmesek de birkaç yüzyıl öncesine gidelim mesela. İnsanlar, krallar ve seçim olmadan “kan soyluluğu” yolu ile başa geçenler tarafından yönetiliyordu. Ama onların akıllarından demokrasi türedi, hürriyet türedi, adalet türedi. Akılları yoluyla elde ettikleri ideolojilerin peşinden gittiler ve başarılı oldukları pek çok zaman oldu.

Peki akıl, bize sadece nimetler bahşeden bir kavram mı yoksa aksinden de bahsedebilir miyiz? Ben bu yazıda bahsetmenin de ötesine geçip daha çok zıddına vurgu yapacağım. İnsanların icatlarından, buluşlarından, keşiflerinden gece gündüz bahsedebiliriz. Peki bu verimli elden çıkan kötülükler de olmuyor mu? Özellikle son zamanlarda tanık olduğumuz olaylar göz önünde bulundurulunca onların da aklın bir ürünü olduğunu kabul etmek istemeyiz. Hayvanların bizden en büyük farkının akılları olmamasından kaynaklandığını söyleriz ama unutmayalım ki hiçbir hayvan karnını doyurduktan sonra başka bir hayvanı öldürmez.

Aslında bu oldukça iki boyutlu bir konu. Herhangi bir taraftan tutmaya çalışsak onun tam zıddı arkamızdan geliyor. Şu an vereceğim örnek gibi. Einstein, aklının ürünü olarak atom hakkında çalışmalar yürüttü. Bunların bilime oldukça katkısı olacağı düşünüldü ki o da bunu o amaç uğruna yapmıştı zaten. Lakin insan aklı onu öyle evirip çevirdi ki bu durum, bu çalışmayı bir savaş aleti olma noktasına getirdi. Bence aklın bu iki yönü de zamanla değişmiş. İlk başlarda bir nimet iken gün geçtikçe yara olmaya ve yaralar oluşturmaya daha yakın. İnsan olarak doğa üzerine ve evren üzerine olan egemenlik alanlarımız arttıkça sanki bir açgözlülük gösteriyor kendini. Çevremize zarar veriyoruz, hırpalıyoruz.

Bu konuya çok karamsar da yaklaşmak istemem. Akıl, her zaman için bir nimet olarak öne çıkmalı ve bu ancak bize bağlı olarak gerçekleşir. Sokrates’in “Kendini bil.” sözü göründüğünden daha çok değerlidir. Eğer ki biz kendimizi bilip aklımızı tanır ve onu iyilikler adına kullanmayı tercih edersek o zaman bu nimetin sonsuzluğundan, sonsuza kadar bahsedebiliriz. Ancak buna son vermezsek ve bunu aksi şekilde yaparsak bu yara gittikçe büyüyecek ve bir kangren durumuna dönüşüp belki de tüm insanlığın sonunu getirecek.

Ekin YALDIZ 183 11/E


Yorumlar

  1. Bence de akıl insanlığa verilmiş bir nimet sonradan yara olabileceğini düşünmüyorum çünkü aklımızla kötüyü seçebildiğimiz gibi iyi de seçebiliyoruz. Burada da devreye irademiz giriyor. Aslında aklın değil, insanların aklını kullanarak kendi iradesiyle seçtiği şeylerin yara olacağını düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  2. Tam olarak senin gibi düşünüyorum. Konuyu her yönden ele almışsın. Aynı senin dediğin gibi akıl doğru kullanılmadığı sürece nimet olarak sayılamaz.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence konuyu güzel ele almışsın. Akıl büyük bir güçtür Aklın beraberinde getirdiği sorumluluklar da kaçınılmazdır çünkü bizim tercihlerimiz ve bu tercihler biz iyi olanı istesekte kötü sonuçlanabilir ve bunlar telafi edilebilir .Bu yüzden de akıl sorumluluk getirir. Akıl asıl kötüye kullanıldığında veya tam kullanılmadığında büyük ve telafisi olmayan sorunlar yaratır bu yüzdende burda bilincin devreye girdiğini düşünüyorum

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Doruk Karahan - Birey ve Zaman

Denizhan Yılmaz - Birey ve Zaman

Orkun Onur Nair - Birey ve Zaman