Efe Güleroğlu - Uçurum Sorusu

 Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?

Bir insanın tehlikede olduğunu bilmek ve bu tehlikeyi önleyebilecekken hareketsiz kalmak, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda derin bir ahlaki soruyu da beraberinde getirir. Ahmet’in kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görmesine rağmen müdahale etmeyişi, onun kötü niyetinden mi, yoksa bir eylemsizlikten mi kaynaklanıyor? Bu durumun cinayet olup olmadığı sorusu, hem ahlaki hem de hukuki açıdan geniş bir tartışma alanı yaratır. İnsan hayatına karşı duyarsız kalmak, toplumun ve insan olmanın değerleriyle ne kadar bağdaşır? Bu soruyu yanıtlamak, insanın sorumluluğunu, niyetin önemini ve toplumsal etik anlayışını sorgulamamızı gerektirir. Yazımda bu konu hakkında görüşlerimi belirteceğim.

Öncelikle, Ahmet, Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü bilmesine rağmen, bu duruma müdahale etmeyerek pasif bir rol üstlenmiştir. Bu kararı şüphesiz ki hukuki anlamda, bir cinayet olarak değerlendirilemez. Sonuçta sözlük anlamı olarak, cinayet ;  genellikle bir eylem sonucunda bir kişinin kasıtlı olarak öldürülmesi olarak tanımlanır. Bu tanımda aktif bir fiil, yani doğrudan bir eylem vardır. Ancak Ahmet’in durumu, aktif bir fiil içermiyor; tersine, pasif bir gözlemcilik var. Yani, Ahmet doğrudan Mehmet’i itmemiş ya da onun ölümüne neden olacak bir hareket yapmamıştır. Bu açıdan bakıldığında, klasik anlamda bir cinayet olarak değerlendirilemez. Peki söz konusu bir kişinin hayatı olduğunda, sizce hukuk ya da herhangi bir başka denetim sistemi ne kadar yetkili olabilir? İnsan hayatı bu kadar ucuz mudur? Ahlaki olarak bakıldığında bu adamın aslında bir katilden ne farkı vardır? Sorumluluk yalnızca eylemle mi sınırlıdır? Modern etik ve hukuk, “ihmal” kavramını da sorumluluk alanına dâhil eder. İhmal, bir tehlikeyi bilerek hareketsiz kalmak, önlenebilir bir zararın oluşmasına göz yummaktır. Ahmet, Mehmet’in kör olduğunu bildiği ve onun bir uçuruma doğru yürüdüğünü fark ettiği halde, onu uyarmamakla ihmal suçunu işlemiş olabilir. Burada ahlaki bir sorumluluk açıkça ortadadır: Ahmet, insan olmanın gerektirdiği temel bir yardımlaşma duygusunu yok saymıştır. Mehmet’i kurtarmak Ahmet için zor ya da tehlikeli olmasa da, sırf ondan hoşlanmadığı için hareketsiz kalmayı tercih etmiştir. Bu, insan hayatına duyulan saygının bir ihlali değil midir? Bence kesinlikle öyledir. Sonuçta Ahmet, Mehmet’in düşmesini engelleyebilecekken onu uyarmamayı bilerek ve isteyerek seçmiştir. Niyeti, Mehmet’in zarar görmesi yönündedir. Bu noktada, Ahmet’in doğrudan bir fiziksel eylemde bulunmaması, niyetinin kötücüllüğünü azaltmaz ve kesinlikle bu konuda Ahmet’in vicdani yozlaşmasının bir katilden farkı yoktur. Bir insanın onun yüzünden öleceğini bilmesine rağmen böyle bir karar alıp belki de ileri de yaşayacağı vicdan azabı duygusunu bile görmezden gelmesi bunun şüphesiz en büyük kanıtıdır.

Peki, her şeye rağmen Ahmet’e katil diyebilir miyiz? Hayır, diyemeyiz. Sonuç olarak Ahmet’in bireysel olarak Mehmet üzerinde herhangi bir sorumluluğu yoktur. Onu korumakla da yasalarca pekala yükümlü değildir. Ancak Ahmet’in eylemsizliği, sadece bir bireysel tercih değil, toplumsal bir sorumsuzluk örneğidir. İnsanlar, sırf birbirlerinden hoşlanmadıkları için başkalarının hayatını tehlikeye atmamalıdır. Bu, toplumun dayanışma ve insan hayatına saygı gibi temel ilkelerine aykırıdır. Bu açıdan Ahmet’in pasif tutumu, toplumsal bir suç olarak değerlendirilmelidir bence. Tabii ki de iş hukuk olunca bu iş sencelerle, bencelerle olmaz. Belki bu konu için evet çeşitli yorumlar yapmak ahlaki olarak doğrudur ancak genele vurduğumuzda çoğu davanın yoruma değil kanıtlara göre değerlendiriliyor olması daha sağlıklı ve mantıklıdır. Ancak böyle hukuki eşitlik sağlanır ve ne yazık ki eşitlik gibi önemli ve değerli bir kavramın bile kurban ettiği insanlar vardır tıpkı Ahmet gibi.

Efe GÜLEROĞLU 68 11/E

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tuba Nur Korkmaz - Uçurum Sorusu

Burak Şeddadı - Akıl Sorusu

Batuhan Okşar - Çevre Sorusu